12 Aralık 2011 Pazartesi

Zorunlu Askerlik, Profesyonel Ordu ve Vicdani Ret




Nerde o günler..

Bu blog da size defalarca, farklı yazılarda  parantez içinde bir çok yazı sözü vermiştim. Sanırım bir çoğunu tutamadım. Kusura bakmayın ama bu yazı sayesinde sonunda sözümü tutacağım. Hatırlarsanız "Tyler Durden Haklı mıydı?" yazımda askerlik kurumu ile alakalı bir yazı yazacağıma söz vermiştim. Zaten konu hakkında epeydir doluydum, o yüzden söyleyecek çok sözüm  var. Baştan söyleyeyim, yazı hayli sert olacak. Bu yüzden şimdiden özür dilerim.

Neden özellikle bu konuyu yazdığımı merak ediyor olabilirsiniz. Hemen açıklık getireyim ; Facebook, Twitter ve çeşitli arkadaş meclislerinde konuyu tartışmak beni kesmediği ve derdimi yeterince iyi anlatamadığım için bu yazıyı yazmaya kara verdim. Ayrıca konu kimilerine göre hayli hassas olduğu için, yaptığım tartışmaların büyük çoğunluğu maalesef bir yere varamıyor. Zira mevzu kimilerine göre hayli hassas, hatta kutsal ve tabu bir nitelik taşıyor.

Bildiğiniz gibi ülkemizde birkaç tip askerlik mevcut. Çeşitli sürelere bölünen askerliğin yanında, yurtdışında çalışanlar için dövizli askerlik ve 10 yılda bir, genelde büyük depremlerden sonra, çıkan bedelli askerlik var. Baştan söyleyeyim, bana göre bedelli veya dövizli, askerlik değildir. Kaldı ki son çıkan yasadan sonra hiç değildir. Yanlış anlaşılmasın yasanın bu şekilde çıkmasına da karşı değilim. Adamlar 21 günlük askerlik yapsa ne olur yapmasa ne olur? Benim derdim diğer askerlik tipleri ile ve zorunlu askerlik denen saçmalıkla ilgili.

Hiç kimse kusura bakmasın ama zorunlu askerlik, bir saçmalıktır, bir insan hakları ihlalidir. Kimse bu konuda bana “Yok sınırı kim bekleyecek, yok her Türk asker doğar” vb. gibi saçmalıklarla gelmesin lütfen. Görüyoruz o sınırı bekleyen gariban insanları, şehit olup duruyorlar! Ailesinin yanından o insanları koparıp, hayatlarının en güzel zamanlarında alıp zorla asker yapıyorsunuz, üstüne üstlük doğru düzgün eğitim bile vermeden, eğitimli teröristin önüne atıyorsunuz. Sonra da insanlar şehit olunca da  “Vatan Sağolsun”… Sağolmasın o vatan kardeşim! O genç insanlar keklik gibi sürekli ölecekse sağolmasın! Vatan dediğin içinde ki insanlar yaşadıkça var olur, öldükçe değil!  Her Türk’de asker doğmuyor kardeşim, mesela ben ve benim gibi milyonlarca genç insan asker doğmadık be kardeşim! Sizin mantığınıza göre her Türk asker doğuyorsa, neden 30 bin insan şehit oldu acaba? Şunu anlayın öncelikle, herkes savaşabilecek, insan öldürebilecek kapasiteye sahip değildir.  Ayrıca neden “Asker Millet” oluyoruz ki biz? Atalarımız mı böyleymiş yoksa? Ben size cevap vereyim, hayır atalarımız da “Asker Millet” değildi. Ancak tarihten haberi olmayan insanlar buna “Evet” cevabı verebilir. Osmanlı’da 1840 yılına kadar zorunlu askerlik  denen bir şeyin olmadığını biliyor musunuz acaba? Yani Osmanlı, hani o 3 kıtaya hükmeden imparatorluk olan Osmanlı’da profesyonel ordu diye bir kavram var. Sizin tabirinizle Dünya’yı, o profesyonel ordu ile feth ettik ve yönettik. Osmanlı gibi bilmem kaç sene dünyanın süper gücü olmuş bir devlette bile yok iken siz  neyin kafasını yaşıyorsunuz Allah aşkına?
 1840 yılından sonra da mecburen insanlar askere alınmış, çünkü devlet sürekli olarak birkaç koldan savaş halinde. Bizim böyle bir durumuz var mı yok? Yok. Nedir o zaman probleminiz? Nedir bu asker sevicilik arkadaş? Hadi TSK’yı anlayabiliyorum, onlar halkı kendilerine biat ettirmek zorunda hissediyorlar, zira varoluş felsefeleri öyle. Bilirsiniz, TSK çok uzun süre devletin ve ülkenin sahibi olarak kendini gördü. O yüzden yaptıkları hareketler mantıksız olsa da anlayabiliyorum. Ama zorunlu askerliğin kaldırılmasına karşı çıkan siviller, tekrar soruyorum nedir derdiniz? Ben size söyleyeyim derdinizi, TSK, üzerinizde öyle bir propaganda ve baskı kurdu ki, askerlik makamı Allah tarafından emir edilmediği halde kutsal bir hale dönüştü, bir vatan borcu ( ne zaman öyle bir borcum oldu hatırlayamıyorum ben! ) olarak görüldü. Hatta Askeriye’ye “Peygamber Ocağı” denildi. Bu arada ne Peygamber Ocağı’ndan bahsediyorsunuz Allah aşkına? TSK yıllarca halkın inançlarını küçümsemedi mi? Ordu da namaz kıldığı için, oruç tuttuğu için irtica bahanesiyle yıllarca insanların anasını ağlatmadı mı? Bu sebep den dolayı ordudan atmadı mı? Yoksa ben başka bir ülkede mi yaşıyorum??! Türkiye’de ki askerlik makamı kutsal kelimesinin “K” sini bile hak etmiyor. Tabi halkın gözünde kutsallaşması, tabulaşmasına neden oldu ve sistemi sorgulamak dahi vatan hainliği ile bir tutuldu. Halen de tutuluyor. Bu yazıdan sonra isteyen beni vatan haini ilan edebilir, ben vatanı sevmeyi de korumayı da sizden öğrenecek değilim.

Bazıları, “Profesyonel ordu kurup, askerliği kaldırmak için çok fazla maddi kaynak gerekir” diyebilirler. Açıkçası buna katılmıyorum, TSK’nın 720 bin personeli var. Bu 720 bin insanın aylık masrafı ne kadardır bilemiyorum ama hayli fazla olduğunu matematikten azcık anlayan bir insan bile söyleyebilir. Ayrıca son yıllara kadar devlet, sağlık ve eğitim sektöründen daha fazla kaynağı TSK’ya ayırdı. Bilmem kaç yıldır en fazla ödeneği TSK alıyordu. Sanki İsrail gibi sürekli savaş halindeyiz anasını satıyım? Son yıllarda çok şükür ki bu yanlıştan dönüldü. Neyse konumuza dönelim, bu 720 bin asker yerine ordunun sayısını 300-400 bin kişiye çek, askerlerin hepside profesyonel savaşçılar olsun. Bak bakalım o zaman teröre şehit veriyor muyuz? O zaman insanlar zorla askere alınarak, insanların hakları da ihlal edilmiş olmaz. Tabi bu benim yaptığım çok basit, üstünkörü bir hesap oldu. Bu olay düzgün bir şekilde hesaplanarak yavaş yavaş yapılabilir. Tabi bizim TSK’nın böyle bir derdi yok. Halen “Nasıl olur da askerlik süresini uzatırım?” veya “Nasıl insanları daha rahat zorla askere alırım?” gibi  soruları düşündüğü için “Profesyonel orduya nasıl geçilir?” e kafa yormuyor.

 Kardeşim, insanları  zorla askere alıyorsun, bari Vicdani Ret hakkı tanı. Vicdani Ret demişken, ülkemizde bu konunun hiç ama hiç bilinmediğini söyleyeyim. İşin tuhaf yanı, bilinmediği halde karşı çıkılıyor. Bu olay da sadece bizim Türk halkına özgü bir şey olsa gerek. Bir konuya bilmediğimiz halde karşı çıkıyoruz. Kardeşim önce bir araştır nedir ne değildir diye. Ama yok! Her konuda fikrimiz var ya, konuşacaz illa! Ne demek istediğimi, Bilgi Üniversitesinin anketi gayet güzel bir şekilde açıklıyor; http://www.haberturk.com/polemik/haber/691398-bilmedikleri-vicdani-rete-karsilar



Neyse biz Vicdani Ret’i açıklayalım da bari anlayın öyle konuşun. Alın size Wikipedia açıklaması; “Vicdani Ret, bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesidir. Vicdani retçiler kendilerini antimilitarist ya da pasifist olarak tanımlamaktadırlar.”

Tabi bu hak karşılığında birey, devlete bir şey sunmak zorunda. Yani kamu hizmeti sunmak zorunda. Zaten kimse aksini savunmuyor ki kardeşim! Herkes illa ki vatanına bir hizmette bulunacak ama bu saçma sapan bir askerlik olmayacak. Olay bundan ibaret. Zorunlu askerliğin olduğu ama vicdani ret hakkının tanındığı ülkelerde insanlar, azamı askeri süresinin 2 katı kadar kamu da ücret almadan çalışıyor ve olay bitiyor. Yani huzurevleri, devlet daireleri vb. kurumlarda çalışarak “Vatani Hizmetini” tamamlamış oluyor. 

Kimse kusura bakmasın ama bu olay zorunlu askerlikten çok daha mantıklıdır. Asker sevicisi olmayan, askere gitmiş insanlar beni anlayacaktır. Terör bölgelerinde askerlik yapan insanların haricinde, ki onlarda maalesef ölüyorlar, askerlik yapmaktan çok daha faydalı bir iştir. Vicdani Ret, mal mal nöbet tutup, doğru düzgün ateş etmeyi bile öğrenememekten, patates soyup, komutanların kölesi olmaktan daha çok vatana hizmet etmek demektir. Bunu objektif çerçevede düşünen herkes kabul edecektir.

Bu kadar şey yazdım, anlattım ama yine de bazıları bu olayı anlamamakta diretecek ve beni vatan hainliği ile suçlayacaktır. Suçlasınlar, 10-20 sene sonra benim bugün ki görüşümü büyük bir çoğunluk benimseyecek, şimdiden kendilerini hazırlasınlar. Hemen belirtiyim ki onlara da saygı duyuyorum, anlıyorum. Zira onlar çok ağır bir psikolojik hastalığa tutulmuşlar. Allah şifa versin. Hani İsveç’in bir kentinde zamanında bir banka basılmıştı ya, zaman için de rehineler tuhaf bir reaksiyon göstermeye başlamış ve bankayı basanlara karşı duygusal bir bağ hissetmeye başlayıp, adamlara sahip çıkmışlardı? Halen mi hatırlamadınız ? Buyurun o zaman ; http://tr.wikipedia.org/wiki/Stockholm_sendromu