Eleştirmenler ile Genel Sinema İzleyicisi birbirinden çok farklı yaratıklardır. Eleştirmenler, ömürlerini çürüttükleri "Sinema Yazarlığı" için belki binlerce film izlerler. Bu yüzden, belli bir zaman sonra, filmlerden kolay kolay tatmin olmazlar. Sinema da farklı tatlar, lezzetler ararlar. Kısacası Sinema'da sanatın önceliğine inanırlar. Genel Sinema İzleyicisi ise, sinemaya her zaman gitmez. Ya eğlenmek için, ya da ailesi ile zaman öldürmek için vs. Bu yüzden iki grup, genelde birbirlerinin beğendiği filmleri beğenmezler ve hep bir çatışma halinde olurlar. Bu iki grubun çatışması, sinema tarihinde var olduklarından beri de bu şekilde devam etmiştir ve aynen devam edecektir de. Lakin, iki tarafın da beğendiği filmler hariç. İki tarafta, bu tür filmlerde adeta barış bayraklarını çıkartırlar ve havada kardeşlik rüzgarları estirirler. Yani iki tarafın da salondan tatmin olmuş bir halde ayrılmasına neden olan filmlerden bahsediyorum. Bu tarz filmler maalesef ender yapıtlardır. Hele ki 7. Sanat'ın yavaş yavaş yozlaştırıldığı şu ortamda bunu yapmak gerçekten çok zor bir zanaattir. Ayrıca bu tür filmlerin yönetmenlerinin çok ender bulunduğunu söyleyelim. Örneğin Martin Scorsese ve Steven Spielberg gibi üstadlar, bu tür yönetmenlerin arasına girer. Türkiye de bu tür bir yönetmen var mı diye sorarsanız, kesinlikle Yavuz Turgul cevabını veririm. Tosun Paşa, Züğürt Ağa, Eşkiya gibi Türk sinemasının unutulmaz filmlerinde emeği geçen Yavuz Turgul, yıllardan beri her iki tarafı da çok güzel bir şekilde tatmin edebilmektedir. Özellikle Eşkiya'yı beğenmeyen tek bir kişiye bile rastlamadığımı hemen söyleyeyim. Yavuz Turgul, her ne kadar yıllardır iki tarafı da mutlu etse de, son filmi Av Mevsimi ile bunu (tabi bu durum kesinlikle yönetmenin suçu değil) başaramamış gibi görünüyor. Çünkü gelen tepkilere bakacak olursak, Genel Sinema İzleyicisi bu son filmi, yönetmenin önceki filmlerine nazaran çok da beğenmemiş durumda. Eleştirmen cephesi ise durumdan gayet memnun gözüküyorlar. Bu durum aslında Yavuz Turgul'un önce ki filmlerine nazaran, filmde Şener Şen'in oynadığı Avcı karakterinin "Kendimize bir aralık bulacağız ve cinayete farklı bir açıdan bakacağız" dediği gibi, olaya farklı bir açıdan bakmasından kaynaklanıyor. Turgul'un derdi, tam manası ile kurallarına uygun bir polisiye filmi yapmak değil. Turgul sadece, daha önce bir çok defa belirttiği gibi, Polisiye türünü çok seviyor ve Av Mevsimi' nde türe saygı duruşunda bulunuyor. Yoksa yarı komedi ve alay kokan bir silahlı çatışma sahnesi Polisiye filminde ne gezsin? Usta yönetmenin Av Mevsimi'nde ki asıl derdi, farklı yaş gruplarından olan 3 polisin yaşadığı dramı ve onların etrafından yaşanan diğer dramları anlatmak. Yani hayata, bir de polislerin gözünden bakmaya deniyor Turgul. Siz bakmayın filmde ki cinayet araştırmalarına, az buçuk gerilime, bir iki aksiyon sahnesine. Bunlar hep filmin makyaj kısmı. Kısacası genel seyirci, gerilim dolu, cinayetin bol sayıda olduğu ve sürpriz sonlu klasik "Katil kim?" tarzında bir film beklerken, filmde ki merak unsurunu, az buçuk herkesin erkenden çözdüğü ve karakterlerin daha çok özel hayatına, dramına odaklanan bir film görünce haliyle hayal kırıklığına uğruyor ve filmi beğenmiyor. Yavuz Turgul'un filmin gösteriminden önce verdiği bir röportaj da ; "Gerçekten sürpriz sonlu filmler yapmak zor, ayrıca benim amacım bu değil." demesi boşuna değil. Turgul daha çok seyircisini, polislerin yaşantısının içine doğru bir yolculuğa çıkartıyor. Filmin açılış sekansı dahil, kameranın sürekli polislerin içinde, sanki onlardan biriymişcesine gezmesi hiç tesadüf olmasa gerek. Yönetmenin 3 ana karakter üzerinden filmini kurduğunu yukarıda belirtmiştik. Turgul bu nokta da senaristliğini çok güzel konuşturmuş. Şöyle ki; yarattığı 3 ana karakter de birbirlerinden, gerek yaşadıkları hayat olsun, gerekse kişilikleri olsun çok farklılar. Karakterleri biraz tanıtırsak, yönetmenin ne anlatmak istediği biraz daha kafanızda yer eder diye düşünüyorum; Çömez Hasan karakterini canlandıran Okan Yalabık, mesleğe yeni başlamış, heyecanlı ama hayatında ne yapacağını çok bilemeyen birini canlandırırken, filme çok büyük renk katan Cem Yılmaz ise, mesleğinin zorlukları yüzünden biraz delirmiş, karısı tarafından terk edilmeyi hazmedemeyen ve hayatında belli bir noktaya gelemeyen Deli İdris isimli, orta yaşlı bir polisi canlandırıyor. Usta oyuncu Şener Şen ise mesleğinde tabiri caizse kurt olmuş, emekliliğini bekleyen ama o çok beklediği emekliliği de büyük bir ihtimalle yalnız geçecek olan Avcı Ferman karakterine hayat veriyor. Yani Turgul, 3 ayrı hayata bir pencere açıyor ve seyircisini bu hayatların içerisine davet ediyor. Açıkçası Turgul'un bu teklifine hayır cevabı vermek, benim açımdan çok zor. Çünkü Turgul, Polislerin yaşadığı bu acımasız dünyaya, seyircisini gerçekten içerisini alacak ve karakterlerinin acısını hissettirecek bir yapı kurmayı başarıyor. Karakterlerin yaşadıkları buhranlara ve dramlara haliyle burada pek girmiyorum. Çünkü gerçekten izlendikçe değeri anlaşılabilecek bir film Av Mevsimi. Filmin işçiliği ise gerçekten çok sade ve temiz. Uğur İçbak'ın görüntü yönetmenliği, her zaman ki gibi çok iyi. Filmin atmosferine ve çatışmasına uyan soluk renkler kullanmış İçbak ve polislerin dünyasında olduğumuzu bize fazlasıyla hissettirmiş. Zaten Yavuz Turgul ve ekibinin işçiliği her zaman çok iyi olmuştu. Oyuncuların performansı ise, her Turgul filminde olduğu gibi gayet net ve düzgün. Bütün oyuncular üzerlerine düşen payı fazlasıyla yapmışlar. Özellikle komedyenliği ile tanınan Cem Yılmaz'dan bahsetmekte fayda var. Yılmaz, Deli İdris karakterini öyle güzel canlandırıyor ki, filmi sırtlayan oyunculardan birisi oluyor ve Şener Şen gibi usta bir oyuncunun yanında hiç ezilmeden hatta kimi sahnelerde Şen'den rol çalarak oynuyor. Lakin, filmin birkaç handikabı olduğunu söylemek zorundayım. Öncelikle her ne kadar Yavuz Turgul'un derdi polisiye filmi yapmak olmasa da, polisiye unsurlarını taşıyan bir film Av Mevsimi ve maalesef Turgul, türe çok fazla hakim olamadığından, olayı çok çabuk açık ediyor ve seyirciye filmin bitmesini beklemekten başka bir şans tanımıyor ki, bu noktaları da çok uzatıyor. Her ne kadar karşımızda Eşkiya gibi bir başyapıt olmasa da Av Mevsimi, eli yüzü düzgün bir film. Yeter ki Avcı Ferman'ın dediği gibi bakış açınızı değiştirin ve olaya farklı bir açıdan bakın.
(Turgul, türe çok fazla hakim olamadığından olayı çok çabuk olayı açık ediyor ve seyirciye filmin bitmesin)dolayı olmasın kanka:):)kerdeşim tebrikler eline sağlık kaleminn takipçisiyim son cümlede ki göndermede çok tatlı olmuş:)
YanıtlaSilDüzelttim kardeşim :) Eyvallah..
YanıtlaSilben de ahmet gibi takipçiniz oldum. Umarım daha sık güncellenir site. Gerek sinema gerekse genel kültür alanlarında geniş bir birikiminiz olduğu aşikâr. Bunu okuyucular ile paylaşmanız çok güzel.
YanıtlaSil