9 Ocak 2011 Pazar

Metro 2033

Post Apocalyptic (kıyamet sonrası dünya) kurguları her zaman sevmişimdir. Neredeyse her şeyin yok olduğu bir dünya da  insanoğlunun yaşam savaşı vermesi, beni her zaman çok etkileyen bir kavram olmuştur. Konuyu bu kadar sevince, bu tür bir kurgu hangi platformda boy gösterirse hemen edinmeye çalışırım. Bilgisayar oyunu ise  (Fallout serisi) hemen oynarım, eğer film ise(Terminator serisi, Matrix, I am Legend vs) büyük keyif alarak izlerim. Tabi bu kurgu, nadiren de olsa romanda boy gösterir. Bu türün önüme gelen son örneği ise Rus yazar Dmitri Glukhovsky'nin yazdığı Metro 2033. Kitap, nükleer savaş sonrası insanların Metro'ya hapsolduğu bir dünya da geçiyor. Hikaye den spoiler vermeden dünyayı tanıtıyım; İnsanoğlu yine değişmemiş. Metro istasyonları mini devletler haline gelmiş, İdealler, dinler, sistemler bütün hızı ile varlığını sürdürüyor. İnsan duygusu denen şey, unutulmaya yüz tutmuş. Hayatta kalmanın, neredeyse tek amaç olduğu bir dünya burası. Metro 2033, Rusya'da 1 milyon kişi tarafından okunmuş, aynı zamanda 25 dile çevrilmiş bir kitap. Ayrıca aynı isimle FPS türünde bir bilgisayar oyunu da mevcut. Oyunu oynama fırsatım, maalesef henüz olmadı. Kitap 560 sayfa ve ben 197. sayfadayım. Aslında kitabı bitirmeden tanıtma işine girişmeyecektim ama kitabın akıcılığı ve yazarın hayal gücü beni çok etkiledi ve kitabı bitirdiğimde, bu görüşümün değişeceğini hiç sanmıyorum. Bu arada hikayenin Metro gibi bir yerde geçmesine şaşırabilirsiniz, şaşırmayın. Eğer Google görsellerde "Moskova Metrosu" diye aratırsanız kitapta geçen olayları hiç garipsemez siniz.  Distopyaları sevenler, özellikle benim gibi Post Apocalyptic kurguyu sevenler hiç kaçırmasın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder